15 TEMMUZ
DİRENİŞTEN DİRİLİŞE
Devlet nereden zaafa düşmüşse orayı onaracağız. Millet nerede dirilmişse orayı besleyecek ve daha da büyüteceğiz. Düşmanın içimize sızdığı kanalları kapatacağız. Düşmanın ortam bulduğu tarlaları kurutacak ve bu milleti yeninden dirilteceğiz. 15 Temmuz direnişti. Devam eden süreçte dirilişi yaşayacak ve yaşatacağız. Kutlu bir mücadele bizi bekliyor.
--------------------------------------------------------------------------------
17-25 Aralık darbe girişiminden hemen sonra bir tweet atmıştim..
"İhanetin Alenileştiği tarihten itibaren örgütü terk etmeyenlerin yaşanacak hâdiselerden dolayı göz yaşı dökmeye hakkı yoktur ."diye
17 Aralık Darbesi olduğunda Türkiye’yi Mısır gibi yapmak istiyorlar dediğimizde pek çoğu inanmakta zorlanmıştı..
15 Temmuz maalesef tezlerimizin doğrulandığı bir tarih oldu. Pek çok insan filmi geriye sardığında hakikatle yüzleşme fırsatı buldu.
Unutmayalım Siyonizmin dünyada kendine büyük engel olarak gördüğü 2 büyük devlet var: Mısır ve Türkiye
Mısırı Şimdilik bertaraf ettiler aynı şeyi Türkiye için yapmaya çalışıyorlar ancak muvaffak olamayacaklar.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde eşine az rastlanır bir ihanetle, kendilerine muhabbet fedaileri diyen bir güruhun eliyle can evinden vuruldu. Ne duyanlar inandı buna ne görenler. TSK içindeki bir grup hain, akıl mizanını kaybetmiş üniformalı terörist kara bir geceyi yaşattı bize.. İlahi yardımın gözardı edilmeyeceği bir direniş sergilendi o gün.. 3. Sınıf demokrasi olarak gördükleri ve Avrupa Birliğine almakta hicap duydukları bir ülkenin evlatları demokrasiyi boğmaya yeltenen güçlere karşı onurlu bir direniş sergiliyor ve tüm dünyayı şaşkına çeviriyordu.
Bir imparatorluğu kaybetmiş millet yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyordu. Kaleyi içerden fethetmişlerdi. Aileler parçalanmış çocukları babalarına düşman edilmişti. 21 yy. felaketiydi bu adeta.. Bu milletten din adına, eğitim adına toplanan paraların bu ülkeye sıkılan kurşuna dönüştüğü bir ihanet şebekesiyle tanışıyordu Türk Milleti. Oyun çok büyük hazırlanmıştı. Dini, mali, askeri istihbari yönden bir ülke çökertilmek ve Siyonizme esir edilmek istenmişti.
Yıllar süren planlama ve organizasyonlar, ağlamalar , şantajlar tiyatrolar, duygu sömürüleri iki yüzlü yaklaşımlarla bir korku imparatorluğu ile bu milleti esir almaya kalktılar. Lakin burada durmayacaklar.. Yeniden gelecekler ve yeniden saldıracaklar Belki saldırılarını rengi ve şekli değişecek ancak hedef değişmeyecek: Türk Milleti. Hedef dünya mazlumlarının hamisi olan hakikati herkesin suratına bir şamar gibi yapıştıran Türk Milleti olacak.
Bu yüzden küllerimizden yeniden doğmayı öğrenmeliyiz. Çocuk düştüğü yerden kalkar. Düştüğümüz yeri bulabilirsek kalkacağımız yeri de bulabiliriz.
Bu nedenle 90 yıllık devleti yeniden dizayn etmenin zorunlu kavşağındayız artık...
MİLLİ İTTİFAKİN TAM ZAMANI
Düne kadar yaşananlara bir göz atalım..
Görünmeyen eller Türk Miĺletini onlarca parçaya bölmedi mi?
Ve bu bölünme her fırsatta zulme dönüştürülmedi mi?
Kimi zaman ibadete, kimi zaman başörtüye, kimi zaman inancı gereği meslekten ihraca kimi zamanda mobbinge dönmedi mi? Kimi zaman da başörtüsü yüzünden oğlunun yemin töreninden kovulan anneler olmadı mı?
Kimi zaman adalet aslanın ağzına düşmedi mi?
Kimi zaman adam kayırma ile ülkenin yetenekleri katledilmedi mi?
Anadolu insanı Elindeki rütbe, ünvan ve makamıyla millete zulmeden kendine düşman bir kadronun ülkeye egemen olduğunu görünce çaresizlik içinde inançlı insanların devlette kadrolaşmasını temin eden fetö örgütüne yaklaşmaya ve ona destek vermeye başlamadılar mı? .
Sonuçta bu millet Yağmurdan kaçarken doluya tutuldu ve bir küresel ihanet çemberinin ortasına düştü. Bu hale gelmemizin en büyük nedeni ülkeyi bu şekilde sanal fay hatlarına bölen vatansever görünümlü vatan haini düşmanlardır.
Bu nedenle büyük bir milli ittifak ile her gruptaki görüşlerin birbirine saygılı olduğu yeni bir devleti inşa etmek ve kimsenin bu zulüm üzerinden prim yapmaya fırsat bulamadığı yeni bir sistemi kurmak zorundayız.
Yanlışın en tehlikelisi ve en zararlı olanı doğruların arasına sıkıştırılmış olanıdır. Bu millet 15 Temmuzun küllerinden yeninden doğmak zorunda. Ya tarih sahnesinde yeniden çıkacağız yahut yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağız. Küllenen Milli direncimizi Çanakkale ruhunu yeniden diriltmek zorundayız. Bizim bizden başka dostumuz yok ne yazık ki…
Bizi nereden hançerledilerse orayı tamir etmekle işe başlayalım. Bir milleti ruhsuz düşüncesiz ve davasız bırakmaya çalıştılar.
Tarih boyunca adaletin ve hakikatin timsali olan bir milleti yok etmek istiyorlar.
Ya bu oyunların altında ezileceğiz ya bu oyunları bozacağız. İman, Cesaret ve vatan sevgimizle ilk hamleyi savuşturduk. Bundan sonra yapmamız gereken Akıl, bilgi ve stratejidir. Bu cesaretin ve bu başarının üzerine yatarsak en büyük yanlışı yapmış olacağız. Zira düşman çok hızlı. 15 Temmuz da gördükleri manzarayı mutlaka ve mutlaka revize edecekler ve bizi ayakta tutan değerlerimizi zayıflatmaya çalışacaklar. Bizi içerden bölmeyi, Birbirimize kırdırmayı deneyecekler. Bu yüzden ön almak ve hızlı olmak zorundayız. Onlar bizi parçalamadan biz birleşmenin ve kaynaşmanın formüllerini bulmak ve yaşatmak zorundayız. Bunun için görülmemiş bir gayrete ihtiyacımız var.
Devlet nereden zaafa düşmüşse orayı onaracağız. Millet nerede dirilmişse orayı besleyecek ve daha da büyüteceğiz. Düşmanın içimize sızdığı kanalları kapatacağız. Düşmanın ortam bulduğu tarlaları kurutacak ve bu milleti yeninden dirilteceğiz. 15 Temmuz direnişti. Devam eden süreçte dirilişi yaşayacak ve yaşatacağız. Kutlu bir mücadele bizi bekliyor.
Direnişin destanını yazan bu millet dirilişin de destanını yazmalı.. Bizler Kayseride bir grup HÜR FİKİRLER AKADEMİSİ gönüllüsü olarak bu dirilişin destanına katkı vermek istiyoruz. Bu amaçla “DİRENİŞTEN DİRİLİŞE” adlı bir projeyi başlatıyoruz. Kayseride tüm STK’ ların desteğini alarak ekim ayı başlarında büyük bir gece ile start vermek istiyoruz. Eğitimden adalete, diyanetten sosyolojiye kadar çok yönlü bir çalışmanın içerisinde olmayı umuyoruz. Türkiyede üreten düşünen ve icra eden her kişi ve kurumun bu projeye destek vermesini umuyoruz
Yaşadıklarımız bir işgal sürecidir. Zira saldırılar çok boyutlu ve kalleşçe ... Tehlike geçmiş değil.
Bu yüzden unutmayacak unutturmayacağız. Öyle bir ihanet ki bu kendi annesine, kendi evladına , kendi kardeşine yönelmiş bir ihanet bu.. Tarifi yok, izahı yok affedilebilir yanı yok..
Tarihin akışını değiştiren o kutsal direniş olmasaydı 16 temmuz sabahı bir kabusa uyanabilirdik.
Sokaklar kan ve ceset dolu.. Devlet başkanı ve bakanlar öldürülmüş, cesetleri yerlerde sürünüyor. İdam sehpaları, darağaçları şehrin meydanlarında kurulmuş. Her sokak başında korku ve gerilim hakim. Çocuklar sokağa çıkamıyor. Egemen dünya darbecilerle kol kola. Cadı avı dört koldan başlamış. Paralel ihanet çetesine destek vermeyen kim varsa tutuklanmış.
Böyle bir Türkiye’ye uyanmak ölümden daha beter değil midir?
Bu yüzden insanlar cennete koşar gibi koştular ölüme. Çocuklarını düşündüler, özgürlüklerini, vatansız kalmanın ne hazin bir şey olduğunu biliyorlardı Suriye ve Mısır örneğinden..
Yüce Allah o gün kullarının kalbine cesaret ikliminin kutsal rüzgarlarını gönderdi
NE YAPMALI?
Nurettin Veren örgütle mücadele için şunları söylüyor.
Görünmeyen bir yapı, görünen unsurlarla çökertilemez.
Bunlarla ancak görünmeyen bir güçlerle mücadele etmek gerek
Denetimin ve liyakatin olmadığı ve kaytarmanın cezalandırılmadığı bir sistem çürümeye mahkumdur. Kamu bürokrasisindeki Gafletin ihanete en yakın bir suç olduğu zihinlere kazınmalı.
Bu fasit daireden hızla çıkmak zorundayız. Üretmenin bir erdem haline geldiği bir ülke kurmak zorundayız. Bunun yanında hamasi düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmek ve adımlarımızı görebileceğimiz ölçekte atmamız gerekecektir. Türkiye kamu bürokrasisini top yekün değiştirmeli ve tüm personelin vatan savunması anlayışı ile görev yapabilmesinin temellerini atabilmelidir. Devlette liyakat sistemi kesin olarak inşa edilmeli.. En zeki insanların devlet kadrolarına yerleşmesi sağlanmalı. Kamudaki bürokratların imkanları genişletilmeli. Özel sektöre geçmek için bir neden olmamalı. Hesap sorulabilir bir yönetim anlayışı olmalı. Yaptığı işin çıtasını yükselten bir memur anlayışına sahip olmalı.. Torpil ve kayırma kesinlikle kaldırılmalı. Torpile neden olanlar acımasızca görevden uzaklaştırılmalı ve cezalandırılmalı... Her yapılan işin denetimi her alınan personelin denetimi başka organlar tarafından yapılmalı ve hesap sorulmalı..
Eğitim sistemi yeniden dizayn etmeli :Bin yıllık tarihimizi inceleyerek eğitimde nerede hata yaptığımızı tespit ederek yeni ihanet örgütlerinin ortaya çıkmaması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. -Adalet sil baştan dizayn edilmeli... Ben adaletin rehabilitasyonla düzeltileceğini düşünmüyorum. Tamamen yeni bir mantıkla sil baştan inşa edilmeli.. Buna ayrı bir konuda konuşmada temas edebiliriz.. Devletin içine çöreklenmiş kara delikleri tespit edemeyip gerekeni yapmayan adalet değil, her uçan kuşun hatta uçmayan kuşların hesabını soran bir adli sisteme geçilmelidir.
Bizim ikinci bir vatanımız yok. Ya burayı ihya edecek ya yok olacağız.
Necati DAŞTAN
HUKUKÇU YAZAR






















































