Arda Turan Neden Taşlanıyor? (II)
Arda olayı ile birlikte şimdi kalkmış birileri, basını ve basın mensubu birisini savunma derdine düşmüşler. Basının haysiyeti önemli oldu Arda’yla birlikte. Geçiniz bunları beyler! O meşhur İsviçre maçında ülkemizin itibarını yerlerde sürünmesine, kendi futbolcularını teskin etmesi gerekirken mahalle kabadayısı gibi başı çeken ve yanılmıyorsam altı maç ceza almamıza neden olan harekete de gereken tepki verilmemişti!
Bunlar futbolun içindeki vakıalardır. Dışındakileri dile getirmeye kalkışsak, spora yer kalmaz! Anlaşılsın için bir iki tanesini hatırlatacağım. 28 Şubat’ın en cafcaflı günlerinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemdeydi ve herkesin gönlünde bir aday vardı. Sizce dönemin ceberut isimlerinden biri olan Çevik Bir, kimin adayıydı? Düşünün. Yine bugün A Sporda ahkâm kesen bir yorumcunun, o dönemde 28 Şubatçılara nasıl selam çaktığını bilmiyor muyuz?
Dedim ya, geçiniz bunları!
Şimdi düşünün, 15 Temmuzda ve tarihi referandumda yerini yurdunu net bir şekilde belirlemiş olan Arda’ya yüklenmenin arka planı anlaşılmıyor mu?
Hemen belirteyim ki, konuyu buraya ben getirmedim; yukarıda arz ettiğim hususlarda ses çıkarmayıp suspus olan, ama bugün her ne hikmetse aslan kesilenler getirdi. Şayet öyle değilse, o gün bütün o olumsuzluklara neden ses çıkarmadıklarını açıklamak zorundalar.
Sporcuların olduğu uçakta basının ne işi olduğu, aynı uçakta olmasına rağmen, “Oh olsun, gördün işte!” dercesine, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyen bir teknik direktörün inandırıcılığı meselesine isterseniz hiç girmeyelim!
Arda’ya da bir çift sözümüz olacak. Genç, mert ve düzgün bir futbolcu olarak tanıdık seni. Yurt içinde de yurt dışında da sana “kötü” diyeni duymadık. Gittiğin her takımda da sevildiğini biliyoruz. İyi de 60 yaşını geçtiği söylenen bir adamı niye bu kadar ciddiye aldın, onu anlayamadık. Teenniyle hareket etsen olmaz mıydı? Senin sansasyon yaratmaya ihtiyacın yok biliyoruz, hem niye olsun ki? Zaten içerde, dışarıda tanınan birisisin. Ekmeğini de magazinden kazanmıyorsun ki!
Ekmeğini bu yoldan; magazin kültüründen, sansasyondan kazananlar düşünsün. Neymiş efendim, “duayen”miş. Ne bedavadan bir etiket. Duayenlik böyle mi olur? Duayen denilen adamın sözlerinde ve davranışlarında tutarlılık olmaz mı? En azından, ona “yaz” denildiğinde yazmayan, “yazma!” denildiğinde de yazabilme becerisini ve cesaretini gösteren kimse olmalı değil mi? Sözüm ona bir takım spor programlarında, basına, sporcuya, teknik direktörlere reyting uğruna, ekrandan sabahlara kadar hakaretler edildi. Peki, bugüne kadar bunlara ne tepki verildi? Verildi mi ki!.. Ben de kalkmış ne verildiğini soruyorum.
Yukarıda dile getirdiğim konular hakkında bu ‘duayen’in tepkisini öğrenmek herkesin hakkı olduğuna inanıyorum. Hele ki belden aşağısı işaret edilerek, gösterilen ve bütün basın mensuplarının hedef alınarak muhataplarının ‘işaret edilen yer’ olduğu söylenen cümleler için.
Arda’nın bu münferit davranışıyla, bütün basına yönelik o hareketi bir kıyaslayın bakalım. Allah göstermesin, bir tercih durumunda olsanız hangisinin yerinde olmayı istersiniz?
O gün milli takımın uçağı, otel lobisi vs. yolgeçen hanıydı, bugün de öyle. Üstelik altmış küsur yaşına gelmiş bir gazetecinin o olaylar için sporcunun ailesini de karıştırarak yazı yazmış, onu hedefe oturtmuş birisinin, hiçbir şey olmamış gibi maçın arefesinde adeta moralini bozmaya yönelik olarak uçakta arz-ı endam etmesine müsaade edilmesi, öncekine rahmet de okutmuştur denilebilir.
TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in geç de olsa, “Arda kaptanımız bir yanlış yapmıştır ama yaptığı bu yanlışı Arda'ya doğru şekilde göstermeliyiz, Arda bir dünya markası” diyerek Arda’ya sahip çıkması sevindirici. Bu açıklama, sadece Arda için değil, vatanını ve milletini seven her vatan evladının, bazılarının keyfi istedi diye heder edilmemesi için de önemlidir.
Hülya Avşar da attığı tweetle meselenin can damarını yakalamış olduğunu gösterdi: “Gazetecinin yaşı büyük olabilir, şiddet yanlış olabilir, şimdi Arda'yı tenkit edenlerin, hiçbiri masum değil. Asıl şu anda gerçek şiddeti Arda görüyor. Arda başarılı, gururumuz, ailesine saygılı, geçmişini unutmayan bir genç. Buradaki tek sorun hiçbirinin onun kadar başarılı olamayıp tek başarıları ufak bir açık yakalamış olmalarıdır. Arda seni seviyorum, benden sana tavsiye önüne bak. Hiçbir başarı cezasız kalmaz.”
Son olarak şu hususu da belirtelim, olay üzerine Ardanın eşyasını toplayıp kampı terk etmesini söyleyen ve böylece Milli Takımla ilişkisinin kesilmesine neden olan, Teknik direktörün kendisidir. Değilse Arda gibi vatanperver bir delikanlının sırtını Milli Takıma dönmesi nasıl düşünülebilir? Esasen, Milli duygular üzerinden kumpaslar kuranların arasında, Arda’nın ne işi olabilir? diye meseleye bakmak varken, oturduğu yerden hamaset nutukları çeken Saffet Sancaklı gibilerin bilgisine konunun esası önemle sunulur.
Bu bilgileri takdirlerinize sunarken şu soruyu artık rahatlıkla sorabiliriz: “Arda Turan Neden Taşlanıyor?” Meyveli ağaç misali…






















































