Vefa (I)
Dayanağı sağlam olan değerlerin yol göstericiliği, hem kişisel hem de toplumsal olarak, aydınlatıcı olmaktadır. Bu bakımdan pozitif katkı sağlayan söz, davranış ve eylemler genel kabul görmektedir. Gerek beşeri ve gerekse ilahi hukuk'a dayalı toplumlarda fertler için övülen ve onlardan istenen de bu yöndeki sözler ve davranışlardır.
Esasen gerek fert ve gerekse toplum bazında olsun, insanlar kötülükte değil de huzura, saadete ve mutluluğa erişme konusunda hayırda ve güzellikte yarışıyor olsalar, yaşadığımız dünyanın daha güzel olacağı ve güzelliklerle dolacağı kesindir. İslam dini, bu düşünceleri destekleyen teşviklerle doludur. Nitekim Peygamber (sav), "Kim ki doğru bir iş ortaya koyarsa ona, o işi yapanların sevabı gibi sevap verilir. Bununla beraber onların sevabından da hiçbir şey eksilmez. Ve her kim ki kötü bir iş ortaya koyarsa ona, o işi yapanların günahı gibi günah verilir. Bununla beraber ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez" buyurmuştur. Benzer bir başka sözü de şöyledir: "Hayra vesile olan, yapan gibidir.”
Bu değer ölçülerini hatırlamamızın sebebi, hiç şüphesiz aylık Sebilürreşad dergisinin yüklendiği misyonuna yakışan bir dizi etkinliklerin içinde olmasıdır. Gerek derginin ve gerekse yazarlarının birtakım hassasiyetleri, yürünen yoldaki istikametin doğruluğunu göstermesinin yanında kadirşinaslık, vefa ve örnek olma hasletlerini canlı tutma, yaşatma konusunda gösterdiği çaba ve titizliği de ortaya koymaktadır. Bu güzel düşünce ve duygulardan hareketle bu misyona emek vermiş insanlarla irtibat halinde olmayı şiar edinmektedir. Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Atasoy Müftüoğlu, Mustafa Yazgan ziyaretleri bu inceliğe matufen gerçekleşmiştir. Bu etkinlikler devam ederken, asıl ses getirici ve onun ruhuna tam da yakışacak olan bir etkinlikle Sebilürreşad, kamuoyunun huzuruna çıkmış ve çıkmaya devam edeceği ifade edilmektedir. Adı: "Sebilürreşad, kültür etkinlikleri: VEFA"
Etkinliğin adı bile insanı heyecanlandırmaya yetmektedir. Vefa sözcüğü ile Sebilürreşad, bu kadar mı birbirine yakışan iki kelime yan yana gelebilir! Vefa sözcüğü telaffuz edilir de merhum Mehmet Akif akla gelmez mi? Her vesileyle bu kavramı dimağlara nakşeden Akif, kızının nikâh törenine çok sevdiği dostlarından biri olan Bosnalı Ali Şevki Efendi’yi de dâvet etmişti. Yaşlı Hocaefendi bu dâvete biraz geç gelmiş ve gecikme mazereti olarak, Vefâ Yokuşu’nu göstermişti. Merhûm Âkif de, bu mazereti, hocanın yaşlılığı sebebiyle makul bulmuştu ancak o dahi insan beşuş bir yüzle bundan manidar bir espri, bir latife çıkarmayı bilmişti:
“Hangi Vefâ Yokuşu’ndan bahsediyorsun Hoca Efendi? Nesl-i hâzır (şimdiki nesil) o yokuşu çoktan düzledi…”
Mevlana’nın “Vefa nedir, bilir misin? Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.” dediği ve yine, “Dostlarını daima vefayla hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan sen. Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz.” dediği içi dolu bir kavram.
Sebilürreşad da buna inandı, atasının izinden gitmek üzere yola koyuldu ve ilk büyük etkinliğini Allah'ın irade ve inayetiyle gururla, iftiharla ve onurla yaptı. Bunun nasıl gerçekleştiğini isterseniz kaynağından öğrenelim: “2017 yılının eğitim öğretim yılına yeni girerken aldığımız karar gereği medeniyet ve kültür hafızamızın önemli isimlerine henüz hayatları devam ederken bir "vefa" göstergesi olarak dostlarıyla buluşturmayı, verdiği emeği, dostlarının dilinden kayda almayı gaye edinerek dizi halinde sürecek bu programa başladık. İlkine "şair" Bestami Yazgan'la "Bismillah" dediğimiz bu programımızı yeni bir atmosfer oluştursun diye kendi şehrinde, hikâyesinin geçtiği
sokaklarda, caddelerde programı icra etmek istedik. Bu nedenle her programımız inşallah şair edibimizin şehrinde icra edilecektir." diyordu Derginin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Bayhan.






















































