AİLE
Dünya tarihine baktığımız zaman aile bağları güçlü ve kadın erkek ilişkileri muvazeneli olan milletlerin kurduğu medeniyetlerin daha uzun yaşamış olduğunu, dünya coğrafyasında daha çok söz sahibi olduklarını görürüz. Milletimizin tarihini yakinen bilenler; han ve hanım anlayışıyla erkeği ve kadını birbirinin rakibi değil birbirinin tamamlayıcısı olarak kabul ettiğimizin farkındadırlar. Bu muavezeneli yaşam biçimi bizde aile mefhumunu hayli güçlendirerek, dünyada en güçlü milletlerden birimi olmamızı sağlamıştır.
Sevgili okuyucularım tebessüm ettiğinizi görür gibiyim. Haklısınız elbette. Buraya nereden geldik birkaç cümle ile onu açıklamak isterim.
Küresel dünya düzeni stratejileri milletleri psikolojik savaşlarla yok etme emellerini aile üzerinden icra etmeye başladılar. Bu savaşta her aile kurban verdi, maalesef vermeye de devam edecek. Günümüzde bu savaş bütün dünyayı kasıp kavurmakta, dünya insanlığını bireyselleştirerek yalnızlaştırmakta ve tüketim kültürüne itilmektedir.
Gelinen bu noktada aile müessesemize ne denli saldırı olduğu hepimizce bilinmektedir. Beşinci kol faaliyetleri kapsamında en mahremimize kadar girilerek ruhumuz duymadan aile bağlarımız zayıflatıldı. Popüler kültür ve popüler rol modeller marifetiyle yuvalarımız adeta işgal edildi. Bunun sonucu olarak, uyuşturucu, kadına şiddet, intihar ve boşanmalar bir salgın misali yaygınlaştı.
Batıda aile mefhumunu adeta yok eden, bencillik konfor düşkünlüğü planlı bir şekilde bize de sıçratılarak aile bağlarımızın zayıflatılması aile mefhumumuzun ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Yüzyıllardır dünyaya örnek olan aile anlayışımız, kadına bakışımız değişti ya da değişmek üzere.
Aileyle ilgili değerler tek tek zayıflatıldı, zayıflatılmaya devam edilmektedir. İnternetin bu denli kolay ulaşılır olması, kontrol güçlüğü ve en önemlisi sosyal medya marifetiyle yuvalarımız, yavrularımızın zihinleri işgal edilmeye devam ediliyor. Bu işgal biz yetişkinler üzerinde de ruhumuz duymadan yoğun bir şekilde maalesef gerçekleşmektedir.
Bu minval üzere söyleyecek çok söz olabilir, örnekler çoğaltılabilir elbette; bu yazıyı kaleme almaktaki gayem karamsarlık değil aksine otuz yıllık eğitimci ve on yıldır sürdürdüğüm gönüllü Yeşilaycı kimliğimle içinde bulunduğumuz bu maraza dikkat çekmem âcizane çözüm önerilerde bulunmak.
Öncelikler aile müessesemiz yeniden güçlendirilmelidir. Bunun için aileye giden en temel yol olan evlenme ile ilgili değerlerimiz yeniden güçlendirilmeli. Çocuklarımızı yetiştireceğimiz, milletimizin geleceği olan çekirdek ailemiz kurulurken, evlenmenin ne denli önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Hayatımızdaki en büyük kariyer planımızdır evlenme işi. Doğduğumuz, doyduğumuz kişilik ve karakterimizin şekil aldığı ilk gördüğümüz kişilerden ayrılarak yeni bir dünyaya adım atmadır evlilik kararı. Eğer bu kararı alırken acele etmez aklıselim hareket edersek çok kısa sürede yukarıda arz ettiğim şiddet boşanma gibi olumsuz davranışlardan kurtularak
ailelerimiz eski nezahetine kavuşabiliriz. Bu konuda uzmanlardan, bu alanda yazılmış eserlerden istifade edilebilir. Ayrıca ücretsiz olarak; Belediyelerde, Müftülüklerde, Aile çalışma ve sosyal politikalar il müdürlüklerinde bu anlamda danışmanlıklar verildiğini biliyor ve gençlere ısrarla tavsiye ediyorum.
Sevgili okuyucularım bu mevzuda söyleyeceklerimizi bir yazıya sığdırmak mümkün değil. “Evlilik bir yaşam projesidir, iyi insan yetiştirmek bu projenin en önemli konusudur.” anlayışından hareketle bir sonraki yazımda mutlu bir evliliğe giden yollardan bahsedeceğim inşallah. Benimkisi sadece okuduklarımdan yaşadıklarımdan gördüklerimden çıkardığım sonuçların özeteninde özeti. Asıl doğruyu bu alanın uzamaları bilirler. Lütfen yukarıda belirttiğim kurumlardaki uzmanlarla görüşmekten, büyüklerle istişare etmekten çekinmeyelim.
Aile mefhumumuzun yeniden güçlendiği, toplumuzda sevgi ve saygının arttığı, selamın yaygınlaştığı bir hayat yolculuğu dilerim. Sevgi saygı ve salamlar Efendim. Eyvallah.
Hidayet ŞİŞKİN
























































Yorum Yazın