Reklamı Geç
Gökçesan
Ceviz Ticaret
Güneş Güzellik
Hatay
BIST10.837
DOLAR42.0751
EURO48.7444
ALTIN5410.7
BTC/USD109886.27
Necmettin ÇALIŞKAN

Necmettin ÇALIŞKAN

Mail: [email protected]

Çileli Bir Hayat; Selim Demirli (1941-2020)

Çileli Bir Hayat; Selim Demirli (1941-2020)

Davamızın temel taşlarından olarak vasıflandırabileceğimiz Eğitimci-Yazar değerli insan Selim Demirli Hocamız yakın zamanda Allah’ın rahmetine kavuştu. Pek çok insan dünyadan gelir geçer ancak bazıları hayırla yad edilir bazıları örnek olur, iz bırakır da geçer. Hocamız da onlardan biriydi.

Nedense hep kaybedilince daha iyi anlaşılır bazı insanların değeri. Onların yokluklarına alışmak hep daha zordur. Takdiri ilahi, “her canlının ölümü tadacağını biliyoruz ve Allah’tan geldik ve O’na tekrar döneceğimizin de bilinci ve inancındayız.”

Hocamız şahsiyeti ve ilmi kişiliğiyle öne çıkan örnek şahsiyetlerden biri olarak yaşadı bu hayatı.  Bu tür önder/örnek şahsiyetlerin günümüze ışık tutan üstün yönlerini ön plana çıkarmalıyız diye düşünüyorum.

Merhum Hocamız 1941 yılında dünyaya gelmiş, esasen Kütahyalı olup evlendikten sonra Antakya’ya yerleşmiştir. Hayat hikâyesi birçok ağır imtihana sahne olmuş. Babasını 3 yaşında kaybetmiş  bu yokluğa 13 yaşında annesini de kaybederek bir hüzün daha eklemiştir.

Hocamızın köyde başlayan çetin hayat mücadelesi doğduğu yeri terk edip ilim yolunda gurbete çıkmasıyla devam etmiştir. Hayat hikâyesini “Çileli Hayat” ismiyle yayınladığı otobiyografi türündeki kitabını okuyunca Türkiye’nin de önemli bir devrine de şahit olduğunu anlıyoruz.  “Çileli Hayat” bir solukta baştan sona okunacak bir akıcılığa ve üsluba sahip kendi alanında yazılmış başarılı bir eser. Anlatım tarzıyla yaşanan acıların içerisine sizi çeken ve kendinizden bir şeyler de bulmanızı sağlayan öykü tadında bir çalışma.

  Eser, 1940'lı yıllardaki Yunan işgalinin halk üzerinde bıraktığı derin izlere de tercümanlık etmektedir. Mesela gece uyurken çocuklara “gâvur gelecek şimdi uyu çabuk” derlermiş. O dönem yokluklar-imkânsızlıklar içinde, varis hastalığından çıkan basit bir yaranın annesinin ölümüyle neticelendiğini, devamında köyden kente ulaşımı olmayan hazin bir yokluk dönemini bulabilirsiniz. Bu yokluk ve zorluk ekmeğin ekmekle katık edildiği bir dönemi ve şartları göstermektedir.   

  Annesi, çocuğu okusun diye iki hayvanından da vazgeçmiş, onları satarak hocamızı okuması için desteklemiştir.

13 yaşında yatılı Kuran Kursuna gittiği İstanbul’dan dayısına gönderdiği mektup köy meydanında okunup elden ele dolaşır. Zaten o yılda hayatına bir acı daha eklenerek babasından sonra annesini de kaybeden hocamız hem yetim hem de öksüz kalmıştır. Belki bu zorluklar onun karakterine derin ve olumlu etkiler bırakarak bir dava uğruna nasıl mücadele edilmesi gerektiğini öğretmiştir. Kim bilir.

Mektubunda; İstanbul'un ne olduğunu ve köyde bir ayda görmeyeceği insanı İstanbul'da bir anda gördüğünü anlatır.  Koca şehirde demirle çevrili kutuların içine insanların binip   insanların bir yerden bir yere gittiğini anlatır. 

Dayısı da bunun üzerine bir mektup yazar ve yeğenine hitaben “Biz seni Kur'an kursuna gönderdiğimizi hatırlıyoruz ama sen acaba yanlış adrese mi gittin? Hiç kursta ne yaptığından ne ettiğinden bahsetmiyorsun. Sen oraya okumaya mı yoksa sayım memurluğuna mi gittin? " demiş. Bu da ilginç bir aneknot olarak karşımıza çıkıyor.

Gelecek yazıda ilim yolculuğundan kesit sunarak tamamlayalım.

Doç. Dr. Necmettin Çalışkan

Diva Otel

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Avula Hikmet Hatunoğlu