HARAÇTAN MEZATA
Kardan adamım bir hadde kepçesinde
Haddeciden uzak haddehane içinde
Savurur da savurur kevgirini ıslak alınlı adam olduğu yerden
Bir kalıba döker bir de çıkartır şekil verir ara vermeden
Benden eser kalmadığında;
Bir tek kömürden gözlerim ayakta
Bir de kömüre dönüşmüş çubuktan ellerim
Çöktükçe çökerim külçenin en dibine
Alınır satılırım önce bir Hindistan kastının alt pazarında
Haraç mezat kelepirdir kaderim
Sonra bir Paris müzesinde yok pahasına ederim
Yan tarafında tiyatrodan bozma bir balo salonu müzenin
Güzel kadınların elleri raks için kavalyesine teslim
Ben de yakalarına yapışmış broş
Hindistan pazarında verilmeyen hakkımın peşinde
Ederimi arıyorum rakkasenin boş boş verdiği vaatlerinde
Acısını iğnemle çıkartıyorum raksın azdığı sabah saatlerinde
Amabella bu…
Gırtlağından çıkan sesini bir başka arttırıyorum battıkça
Hint pazarında elini acıttığım kadının aynısı
Sesler aynı ikisi de davette gibiler aşka
Ama Amebella’daki ses bir başka mı bir başka
Görmesem de batılı Fransız’ı
Anımsatır gibi bana şair Fazıl’ı
Duymasam da Amabella’nın sesini
O şuh kadının titrek sesi kulağımda yazılı
Ah Amabella!
Bir İstanbul kolejinde başlayan hayal hikayem,
Med cezirlerimin karaya vurduğu deniz yıldızı
Şimdi İndila’dan dinliyorum Fransızca sesini
Yetmişlerin plağıyla bir yavaş bir de hızlı
Amabella bu…
Bir yahudiyle fransızca dans ediyor
Ben yakasında yakası ellerimde
Bana İndila’dan dinlediğim fransızca yetmiyor.
//mhd
Yorum Yazın