Reklamı Geç
Mevlüt Yanmaz Bungalov
Yükseliş Koleji
Güneş Güzellik
Hatay
BIST10.837
DOLAR42.0751
EURO48.7444
ALTIN5410.7
BTC/USD109886.27
Necmettin ÇALIŞKAN

Necmettin ÇALIŞKAN

Mail: [email protected]

HUKUK MU ETİK Mİ ÖNCELİKLİDİR?

Malumunuz 31 Mart 2019 mahalli idareler seçim sürecine girildi. Adaylar bir bir açıklanıyor. Üzülenler sevinenler karmaşası arasında sanırım en ilginç olanı da Sn. Binali Yıldırım’ın adaylığı.

Zira kendisinin hem hali hazırda TBMM Başkanı olması, hem de eski Başbakan olması tartışmaları alevlendiriyor.

Tenzili rütbe diyebileceğimiz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı, Sn. Binali Yıldırım için ne ifade ediyor, bilemiyoruz.

Ancak anlaşılan o ki,   Ak Parti liderliği için eldeki İstanbul’u kaybetmemek, kişilerin her türlü apoletinden, makamından ve konumundan daha önemli. Yani herkes bozuk para gibi harcanabilir.

Çünkü İstanbul’un, oy potansiyeli yaklaşık 10 Milyon civarında. Bu durum doğal olarak genel seçimleri de etkiler.

Ankara adayı konusunda Ak Parti cephesinde yer alan spekülasyonlar, kaybetme ihtimalinin güçlü bir şekilde dillendirilmesi, İstanbul’u daha önemli hale getiriyor.

Önceleri Binali Yıldırım’ın kendi adaylığına sıcak bakmaması haberleri öne çıkmışken, birden bire Binali Yıldırım’ın da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını savunduğu duruma gelindi. Hatta Meclis Başkanının Belediye Başkanlığına aday olmaması konusundaki hukuki tartışmalar devam ederken bir de etik tartışmalar çıktı. Meclis Başkanlığından istifa etmemesi Belediye Başkanlığını kaybedeceğim korkusuysa bir tarafa.

Gelelim Sn. Yıldırım’ın “hukukun olduğu yerde etikten bahsedilmez” açıklamasına. Bu söz herhalde durumun vahametini gözler önüne sermeye yeter de artar da.

Bu sözü nasıl yorumlamalıyız? Acaba Sn. Yıldırım, hukuk ve etik arasında kaldığında kendisi nasıl karar veriyor?

Biz hafızalara yardımcı olalım bakalım hukuk mu etik mi? Sorusuna bugüne kadar Ak Parti nasıl tepki verdi. Zira asıl tartışılması gereken bugüne kadar, iktidarın hangi eylemlerinin hukuka, hangi eylemlerinin etiğe uygun olduğudur?

Yeri gelince hukuku ön plana çıkarıp, yeri gelince etik kurallarını ön plana çıkartarak hep kuralları, yasaları kendi lehine yontma çabası, Ak Parti’nin son günlerde olmazsa olmazı hâline gelmiş durumda.

Geçmişte de bu durum söz konusuydu. Örneğin; FETÖ ile ilişkiler hep hukuka aykırıydı. Ancak bu durum ahlaki değerlerin korunması konusunda milletin ve devletin çıkarları açısından değerlendirildi. Belki sorular çalındı, servis edildi, ihaleler dağıtıldı, haksız atamalar yapıldı. Bunların hepsi hukuka aykırıydı. Ve hatta etik kurallarına da aykırıydı. Ama bunun hep dini ve ahlaki bir takım reflekslerle yapıldığını söyleyerek bir şekilde hukukun aslında bazen birçok şeyi karşılayamadığını söyleyerek emellerini, hedeflerini gerçekleştirmeye çalıştılar. 

Hatta bugün de FETÖ davaları öyle bir hal almış ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bile kişi başvuramaz hale getiriliyor, eli kolu bağlanıyor ve kişiler sorgusuz sualsiz cezalandırılıyor. Birçok mahkemede avukatların ve hâkimlerin bu işin hukuka uygun olmadığını adları gibi bilse de bunların hepsi göz ardı ediliyor.

Soruyoruz;

  Yandaşlara dağıtılan; ihalelerin kaçta kaçı etik? Kaçta kaçı hukuka uygun?

Öğretmen ve idareci atamalarının, onlara yapılan mülakatların düşürülen veya arttırılan puanların ne kadarı hukuka uygun?

Bir eski iktidar vekilinin, “küçük yerlerde öğretmen veya gariban bir vatandaş bankalarına para yatırdığı için tasfiye olan öğretmen tasfiye oldu ancak o bankalara büyük paralar verenler, zengin olanlar yoluna devam ediyor.” Sözü alenen hukukun ihlali değil mi? Ayrıca mücadelenin, kaçta kaçı hukuka, kaçta kaçı etik kurallarına uygun? Sayın Binali Yıldırım haklı(!) hukuk varsa etik aranmaz. Ama hukuk da yoksa?

Seçim halkın istediğini iş başına getirmesidir. Yerel demokrasi denilen şey de yerel yöneticilerin seçilmesidir. Seçim mi? Seçilmiş belediye başkanları partiliyse istifa ettiriliyor. Karşıdansa görevden alınıyor, yerine kayyum atanıyor. Seçilmişin, seçilmişe yaptığına bak!

Birilerinin yukarıdan dayattığı yerel adayları zaten kazanırlar mantığı ile seçmene dayatmak da işin yeni modası.

 Zira bahane hazır, “Chp mi gelsin?”.  Ne münasebet, bu ülkede sadece iki parti mi var?

Çalan ama çalışan mantığına bir son vermenin zamanı geldi de geçiyor da. 94 seçimlerinde olduğu gibi bu kadar borca batmış bu kadar yozlaşmış ve kokuşmuş belediyelerin tek çıkışı Milli Görüş belediyeciliğidir. Yani üçüncü yol da mümkündür. O da Saadet Partisi’dir.

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Atlı spor Kulübü Yusuf Yener