Reklamı Geç
Avula Hikmet Hatunoğlu
HM yapı İnşaat Mustafa Karadeniz
Diyor Pastanesi Umut Vural
Hatay
BIST10.972
DOLAR42.076
EURO48.6246
ALTIN5430.6
BTC/USD107592.57
Muammer Gezer

Muammer Gezer

Mail: [email protected]

O’nu Savunmak O’nun Gibi Olmaktır

 

O’nu Savunmak O’nun Gibi Olmaktır

 

Hz. Peygamber’e (s.a.v) yapılan hakaretler, sadece bir insana değil, onun temsil ettiği ilahi mesaja, ahlaka, adalete ve merhamet medeniyetine yönelmiş açık bir saldırıdır.

Bu saldırılar ne ilktir ne de son olacaktır. Tarih boyunca Kureyş müşriklerinden başlayarak, orta çağ Batı’sının karalama kampanyalarına, tiyatro gösterilerine, 21. yüzyılda sosyal medya linçlerine ve “ifade özgürlüğü” bahanesiyle yayınlanan karikatürlere kadar birçok çirkinlik yaşandı. Günümüzde bu tür hakaretler, özellikle Avrupa merkezli olarak sistematik bir İslam düşmanlığı çerçevesinde yürütülüyor. Kur’an yakma eylemleri, Hz. Peygamber’e yönelik çirkin karikatürler, kamuoyunu provoke etmeye dönük söylemler, aslında bireysel değil örgütlü bir nefretin tezahürüdür. Ve ne yazık ki, bu saldırılar karşısında İslam dünyasının dağınıklığı, sessizliği ve etkisizliği, düşmanların cesaretini artırmaktadır. Ancak bu saldırıların arkasındaki asıl neden cehalettir. İnsanlık Peygamberimizi tanımıyor. O’nu bir siyasi lider, bir kabile reisi ya da sadece bir tarihi figür zannediyor. Oysa o, karanlığı aydınlatan bir rahmettir. Kur’an’ın ifadesiyle “âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.” (Enbiya, 107)

Bu noktada sorumluluk biz Müslümanlara düşmektedir. İslam başkasının kutsalına hakaret etmeyi, olur da onlar da bizim kutsalımıza hakaret eder diye yasaklayarak ince ve ciddi bir denge kurur. Hz. Peygamberimize yapılan hakaretler karşısında öfkelenmek anlaşılır bir tepkidir. Ancak sadece öfke yeterli değildir. Asıl yapılması gereken; onun hayatını anlatmak, ahlakını temsil etmek ve her ortamda onun mirasını yaşatacak bir duruş sergilemektir. Onu savunmanın en etkili yolu, onun mesajını doğru bir şekilde dünyaya duyurmaktır. Tepkilerimiz mutlaka hikmetli olmalıdır. Kur’an’ın öğrettiği gibi: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et.” (Nahl, 125) Bu, bağırıp çağırmakla değil, vakar içinde konuşmakla mümkündür. Hem hukukî hem kültürel hem de ahlaki zeminde güçlü bir tavır almak gerekir. Her Müslüman, yaşantısıyla Hz. Peygamber’in ahlâkını yansıttığı sürece bu saldırılara en güzel cevabı vermiş olur.

Müslümanlar olarak dağınıklığı bir kenara bırakmalı, Peygamberimizi hedef alan saldırılara karşı ortak tepki verecek güçlü yapılar kurmalıyız. Sadece savunma pozisyonunda değil, anlatan, inşa eden ve izah eden bir medeniyet diliyle hareket etmeliyiz. Unutmayalım ki, Hz. Peygamberimiz Taif’te taşlandığında dahi beddua etmedi. Onların değil, soylarından gelecek çocukların hidayetini diledi. Bugün bizden istenen de öfkeyle değil merhametle, kinle değil hikmetle hareket etmektir.

Son söz olarak şunu söyleyelim: Hz. Peygamber’i (s.a.v) savunmak, bir slogan değil bir hayat tarzıdır. Onu anlatmak, bir refleks değil bir görevdir. Ve onu yaşamak, her müminin en büyük şerefidir. Kur’an-ı Kerim dahi vahye muhatap Hz. Peygamber olmasına rağmen isminden sadece dört defa bahsetmekte geriye kalan süreçte de makama atıfta bulunarak Hz. Peygamber’in büyüklüğüne hitap etmektedir. İsmini dahi söylemekten sakındığımız zat-ı muhterem, iki cihan serveri Hz. Peygambere anne ve babamızı dahi feda etmekten geri durmayacağımızı bütün küfür ehli iyi bilmelidir…

 

 

Diva Otel

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Güneyler