Reklamı Geç
Ceviz Ticaret
Güneş Güzellik
Haas Taş Sanatları
Hatay
BIST10.837
DOLAR42.0751
EURO48.7444
ALTIN5410.7
BTC/USD109886.27
Abdurrahman Parlak

Abdurrahman Parlak

Mail: [email protected]

Su Uyur, Düşman Uyumaz

Yaşlanan dünyamızda yaklaşık yedi bin yıldır yaşadığı tahmin edilen insanoğluna rehber olarak gönderilen ve ilahi mesajları barındıran kutsal kitapların sonuncusu, Kur-an’ı Kerimde açıklanan Allahın Şeriatı; mutluluk ve huzur getirmesi için gönderilen emir-yasakların bütünü incelendiğinde, büyük çoğunluğunun toplum hayatının düzenlenmesi ile ilgili olduğu görülecektir. Özellikle de insanın hukukunu koruma ve adaletli olunmasını önceleyen onlarca ayet vardır. İmanın altı şartı ile birlikte, kulluğunu teyid edip teslim olan insanın, teslimiyetin gereği olarak ta, yapmayı taahhüt ettiği dini akideler, yani İslâmın şartları züht ve takva ölçüsünde uygulandığında, sonuç olarak her kulun görevini yapması ile, toplumda huzur ve barış kendiliğinden sağlanacaktır. İnsanlık ; teslimiyetinin gereğini yerine getirmediğinde ise, dini akidelerinden de uzaklaşmaktadır. Mesela: “oruç” ibadetini yerine getirmeyen veya “zekat” müessesesini çalıştırmayan toplumlarda paylaşmanın, adaletin ve toplumun katmanları arasındaki güvenin bozulduğu görülmektedir. Kısacası;
“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” İlahi mesajını dikkate alan toplumlar, kendileri huzurlu oldukları gibi, başka topluluklara da örnek olmuşlardır.
Yukarıda yazdığım perspektif doğrultusunda, günümüze baktığımızda; dünyanın her yerinde toplumun katmanları arasındaki güvensizliğin, insanların sahip oldukları varlıklar arasındaki uçurumların, zengin ve güçlü ülkelerin, fakir ve zayıf ülkeler üzerindeki işgal ve sömürü düşüncelerinin, yine ülkeler arasındaki alım-satım dengesizliğinin temelinde, emperyal zihniyetin yerleşmesini ikame eden, kapitalist düzenin olduğunu görmekteyiz. Bu kapitalist ve faşizan zihniyet, dünyadaki güç savaşlarının ekonomik bir yarış olduğunu göstersede, ben; dünyadaki bu çatışmaların temelinde din olduğunu, hatta hristiyan ülkeler arasındaki çatışmanın sebebinin de, kendi aralarındaki mezhep savaşları olduğuna inanıyorum. Tabi dünyanın başına bela olduğunu düşündüğüm Yahudiler eliyle yapılan ekonomik, psikolojik ve lojistik baskılarla yapılan zulümlerin temelinde hep dini anlayışlar vardır. Ne yazık ki, Zulümlerin tamamının İslam Coğrafyalarında olması, hep planlı olarak organize edile gelmiştir. Bu zulmün farkına varıp, karşı durmaya kalkanları da, vahşi bir şekilde kendi yöntemleri ile terbiye etmektedirler. Özellikle Ortadoğu coğrafyasının bugünkü geldiği durum, tamda anlatmaya çalıştığım gibi. İşte tamda burada Emperyalist güçlerin, üç yüz yıldır Türkiye üzerinde oynadıkları oyunları gördükçe, nasıl bir komplo ve işgal ile karşı karşıya kaldığımızı daha iyi ankıyoruz. Ben ayrıca harici ve dahili bedbahtların birlikte oynadığı oyunların, tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Bu kadar da hayalperest olunmaz dediğinizi duyar gibiyim. Ama; en azından Cumhuriyet döneminde, başımıza gelen ve ikide bir demokrasimize yapıyoruz dedikleri balans ayarları ve millete yaşattığı travmalar beni doğrula mıyormu ?
Bu travmaların en önemlilerinden birkaç olayı zikretmek gerektiğini düşünüyorum. Mesela; Maalesef, ilmi hafızamızı kaybettirdiğini düşündüğüm harf inkılabı ile, rehberimiz olan Kur’an-ı Kerimle olan irtibatımız kesildi. Halifeliği de kaldırarak, İslam ülkeleri ile olan bağımız kesilmiştir. Sanki bizi geri bırakan dinimizmiş gibi, dinle olan bağlarımızı kopardılar. Kinlerini kusmak ve bu milletten intikam alırcasına, Ayasofyamızı da kapatarak, orada okunan ezana tahammül edemediklerini göstermişler, böylece geçmişin intikamını alarak, kötü niyetlerini ortaya koymuş oldular. Tüm bu yapılanlar, Lord Gürzon’un; “Türk Miletinin Kur’anla olan irtibatını kesmeliyiz.” sözünü doğrular gibi, yapılan tüm icraatler, günümüze dek devam edegelmiştir.
İslam coğrafyalarında yapılan oyun ve entrikalarla, geldiğimiz noktada başarılı oldukları ortadadır. Bu oyunu bozacak oluşumun lideri olarak gördükleri Türkiye’yi elbette rahat bırakmayacaklardı. Aklımızı ve ruhumuzu oyalayıp, özünden uzaklaştırmayı düşündükleri bu millet, yeniden ayağa kalkıyor. Tüm engellemelere rağmen, kimliğine kavuşacak ve tüm mazlum milletlerinde hamisi ve bayraktarı olacaktır, inşallah.
Yeter ki; çalışalım ve bizi atalette bırakan, tembellikten kurtulalım. Tam bağımsız ve güçlü bir ülke olmanın yolu, ortak aklımızın ve inançlarımızın diri olabilmesinde ve herşeye rağmen milli birlik ve beraberliğimizi koruyabilmemizdedir.
Haydi Türkiye !
Bunları yapabilecek akla ve fikri kapasiteye sahip olduğumuzu bir daha gösterme adına, akl-ı selim davranarak şahlanalım. Uyanık olalım, atalarımız, “su uyur, düşman uyumaz.” dememişler mi ?
Rabbim bu millete güç, versin.
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Güneyler