FAKİRİN PARASI ZENGİNİN DUASI
Güler yüzlü,babacan ve ülkemizin en önde gelen iş insanlarından biri olan rahmetli Sakıp SABANCI’nın canından çok sevdiği biricik oğlu için söylediği bir cümle vardı ki bize paranın güç olmaktan çıktığını ve yoksun olunabilen sağlıktan,insanlıktan çok sonra geldiğini hatırlatmaktaydı.
Sakıp Ağa bir röportajda oğlu için şunları söylüyordu:
“Metin SABANCI diye bir oğlum var, 27 yaşında. Daha bir ayakkabı almamışım çünkü hiç yürümemiş… Allah kimseye vermesin…” diye hüzünlenerek devam ediyordu konuşmasına… Çünkü Sakıp Ağa’nın parası, varlığı oğlunun engelli kalmasına çözüm olamıyordu.
Gelelim bize;
İnsanlığımızı ciddi anlamda tehdit eden, milyonlarca masum canımızı alan bu lanet hastalığın bize verdiği derslerin başında karnı tok, sırtı pek olanın siftah etmeyen esnafın halinden pek anlamadığıdır.
Parasıyla kalabalığa karışan kayak tatilcisinin, kalabalıktan uzak olan, karda kışta yemek bulamayanın açlığını anlamasını mı bekliyoruz ?
Onlarca yemek çeşidini masasına dizdirip, paylaşmaktan çekinmeyenin, bir kap yemek pişsin diye bozulmaya yüz tutmuş yiyecekleri yemek zorunda kalanın sessiz çığlığını duymasını mı bekleriz ?
Siz bizim eğitemediklerimizdensiniz!
Şükretmek midir yeterli olan? Etmeyen pek memnun ki hayatından, şatafatın verdiği şımarıklığı ilke edinmiş ve sahip olduğu nimetlerin asıl sahibini,ona vereni, sunanı, sınayanı unutan…
‘Beraber’ kelimesi pek yetersiz kaldı bu ara, lakin , klavye zenginlerimiz vardır ki bir ekmeğe muhtaç komşusunu göremeyen…
Kibir’in büyüsüne kapılma be canım kardeşim!
Daha önceki yazılarımın birinde bir cümle sarfetmiştim; ‘Güçlü zihinlerin dolu ceplerden daha saygın olduğu bir dünyada yaşamayı tercih ediniz’ diye. Kim olduğunu, nerden geldiğini ve elbet bir gün bu dünyadan yapayalnız bir hiç olarak göçüp, şatafattan uzak ikiye bir mezarın kaçınılmaz sonun olacağını idrak ettiğin vakit, dikkat et geç olmasın! Çünkü tüm sevap ve günahlarını da beraber götürerek taşınacaksın ‘ahiret’ denilen gerçeğe…
Bana göre eğitim yoksunluğu yaşadığımızı düşündüğümüz bu süreçte eğitimin nirvanasını yaşıyoruz haberimiz yok!
Ne diyorsun Murat Hoca yaa??? Demeyin!
Bir annenin evladının kokusunu içine çekemeden, bir evladın babasına pencere ardından veda edişini, can kurtarmaya çalışan doktorların canlarından olduğu bir yıkımın tam ortasındayız ama hala kabus olduğunu düşünüyor, hiçbir şey yapmıyoruz!
Ne çabuk unutuyoruz aslında bu kocaman dünyada küçücük birer zavallı olduğumuzu! Bazı zamanlarda sevdiklerinizden bile kıymetli gördüğünüz paranın bu süreçte hiçbir kıymetinin olmadığını,derman olamadığını göremiyor musunuz hala?
Aldığımız her nefesin dünyalara bedel olduğunu hala öğrenemedik mi?
Öğrendik mi ? bilmiyorum; ama öğrenemediğimiz şeylerde oldu aslında!
Çöpte yemek arayan çocuğun günahsız olduğunu,
Aç kalan komşumuzun kapısını çalıp, bir yemek paylaşabileceğimizi,
Kepenk kapatan tostçu Kemal abinin ailesine götüreceği ekmeğin derdine düşebileceğini,
Küçücük takı dükkanını her sabah besmele ile açıp zararla kapatan Reşat Baba’nın çaresiziliğinin ne sonuçlar doğurabileceğini,
Yövmiye ile çalışıp oğluna bisiklet almak için her iş yapılır yazısının altında ezilen Tekin amcanın bir gözünün yaşına deva olabilmeyi,
İşsiz kalan binlerce vatandaşımızın sessiz çığlığını duymak için yüreğimizin sesini açık tutmayı ÖĞRENEMEDİK !!!
SAYGILARIMLA,
Murat Öğretmen
Yorum Yazın